23 Aralık 2014 Salı

Gaye Su Akyol ile uzayda sörf

Gaye Su Akyol'un Develerle Yaşıyorum albümünden ikinci video klibi ''Biliyorum'' görücüye çıktı. ''O uzaya gidilecek'' mottosunu beyinlerimize kazıyan Gaye Su Akyol, spoiler gibi olmasın ama yeni klibinde uzayda sörf yapıyor. 

17 Aralık 2014 Çarşamba

Kaç Canım Kalmış'tan yeni şarkı


   Migrenli insanların halini en güzel anlatan ''Kafamı hissetmiyorum'' şarkısının sahibi Kaç Canım Kalmış'ın yeni şarkısı ''Dünden Kalan Yarım Tost'' görücüye çıktı. ''Doymadınız'', ''Oraletler'', ''Banklarda mı yatayım'' gibi sevdiğimiz şarkılarında grubu olan Kaç Canım Kalmış'ın yeni şarkısını tüm Soundcloud ve Youtube marketlerinde bulabilirsiniz.


Soundcloud bonusu:  https://soundcloud.com/kaccanimkalmis/dundenkalanyarimtost

Bonus 2: 

16 Aralık 2014 Salı

Hodor!


    
      Game of Thrones dizisinin en hisli karakteri, kelime dağarcığı tek bir kelimeden oluşan Hodor, ya da gerçek ismiyle Kristian Nairn, 27 Aralık Cumartesi günü garajistanbul'da sahne alıyor. Dj Hodor Rave of Thrones partisinde ilk kez İstanbul'a gelecek olan Nairn, hit şarkısı olan ''Hodor''u sevenleri ile buluşturmaya hazırlanırken, konserin bilet fiyatları 60 TL, etkinlik kapı satış fiyatı ise 80 TL olarak açıklandı. Konserin başlangıç saati ise 22.00




8 Kasım 2014 Cumartesi

Yok öyle Ağustos gökleri

   Ülke topraklarımızın en tatlı indie gruplarından Yok Öyle Kararlı Şeyler, yeni şarkısı 'Ağustos Gökleri' ni tüm Youtube ve Soundcloud dükkanlarına sundu. Klibi de görücüye çıkan Ağustos Gökleri'nde 'Şapka yakışan adam' Erdem Topsakal'ı yeni beresiyle, 'Educatedear' Boğaç'ı ise yemek yerken görebilirsiniz.


6 Kasım 2014 Perşembe

Spotify'ın Taylor Swift özlemi

Bağımlılık yaratan müzik platformu Spotify, Taylor Swift'ten ergen kız tribi yedi! Aynı zamanda doğum yılı olan son albümü 1989'u görücüye çıkartan Swift, 'Spotify bana para kazandırmıyor' diyerek bütün şarkılarını Spotify'dan kaldırdı. Spotify şarkıları her dinlenişte şarkının sahibine 0.006 dolar ile 0.0084 dolar arasında kazandırıyor. Kendi şarkılarının daha çok para ettiğini düşünen uzun bacaklı, güzel şarkıcının bu tribinin ardından Spotify, Taylor Swift için 'Geri dön Taylor' adlı bir liste yayınladı. İşte o liste:


9 Ekim 2014 Perşembe

''Nickelback topraklarımıza girmesin'' kampanyası

Kanadalı alternatif rock grubu Nickelback'e İngiltere'den veto! Dünya turnesi kapsamında grubun İngiltere'ye uğramasını istemeyen anti-Nickelback'ci Craig Mandell isimli vatandaş ''Nickelback de kimmiş, gelmelerini engelleyelim'' kampanyası başlattı. https://dontletnickelback.tilt.com/don-t-let-nickel-back adresinden yürütülen kapmanya 1000$ toplamayı ve konseri iptal ettirmeyi amaçlıyor. Nickelback'e Yıldız Tilbe muamelesi yapan Mandell, şu ana kadar 267$ toplayabildi ve kampanyanın bitmesine 24 gün kaldı. Bizler burada ''Konser olsa da gitsek'' diye düşünürken, İngilizlerin grup beğenmemesi sinir bozucu olmasına rağmen Nickelback tarafından ''Bizi onlar var ediyor, sağolsunlar'' açıklaması geldi. Bir nevi reklamın iyisi, kötüsü olmaz durumu..


15 Eylül 2014 Pazartesi

Hard Rock Cafe halk konserleri

Her 10 kişiden 4'ünün tişörtünü giydiği Hard Rock Cafe, İstanbul şubesi ile her perşembe bedava konserler düzenliyor. Perşembe gününü halk konserlerine ayıran Hard Rock Cafe İstanbul'da, bugüne kadar Kurtulan Ekspres, Ogün Sanlısoy, Pera, Yüzyüzeyken Konuşuruz gibi gruplar sahne aldı. Hard Rock Cafe İstanbul'un bu haftaki halk konseri kapsamında ise 18 Eylül Perşembe günü Cenk Taner sahne alacak.


Matilda ve Leon ile 20 yıl

Dünya sinemasının klasikleri arasında yer alan, izlemeyenin dövüldüğü mükemmel bir filmdir ''Leon''. Jean Reno, Gary Oldman ve Natalie Portman'ın ne kadar tatlı insanlar olduğunu hatırlatıyor ve bu müthiş filmin hayatımıza girişinin 20. yılını kutluyoruz. Nasıl mı kutluyoruz? Tabii ki Alt-J ile...


11 Temmuz 2014 Cuma

Kardeş(?) ülke Polonya'ya gidiyoruz

    Avrupa'nın fiyat/performans olarak en iyi alkollerinin, eğlencelerinin merkezi olan, vasat kızlara çirkin gözüyle bakılan, erasmus için erkek öğrencilerin nedense en çok gitmek istediği yer olan güzel ülke Polonya'dan haberler var. Adam Mickiewicz Enstitüsü tarafından başlatılan ve Polonya müziğini tüm dünyaya yayma amacında bir girişim olan “Don’t Panic! We are from Poland” projesi bu yıl ilk defa Türkiye'ye uğruyor.



   Dile kolay tam 600 sene geçmiş Türkiye-Polonya diplomatik ilişkileri başlayalı ve bu yıl iki yurt genelinde bu ilişkilerin 600. yıldönümü halk tarafından coşkuyla kutlanıyor. Bu proje de ilişkilerin 6 asırı devirmesini kutlama amacıyla gerçekleşiyor. Proje kapsamında 16 şarkılık bir liste oluşturulmuş durumda ve bu şarkıların içinden en sevdiğimiz 3'ünü seçip dontpanic@iam.pl adresine yollayarak konsere davetiye kazanma şansı yakalıyoruz. Ayrıca oy verenler arasından şanslı kişiler Türkiye-Polonya uçağına bedavadan bilet kazanma şansı yakalayacak. 16 şarkılık listeye buradan ulaşabilirsiniz: http://turkiye.culture.pl/tr/article/panik-yapmayin-biz-polonyaliyiz
  
Ayrıca Polonya müziği denince aklıma gelen benim budur. Gerek klip gerekse de şarkı çok iyidir. Neden listeye bunu almamışlar çok kırıldım...

24 Haziran 2014 Salı

Westeros'tan şarkıcılığa lekesiz geçiş

  Son günlerde izlememenin günah sayıldığı, her pazartesi "olum gördün mü son bölümde noldu:(" yorumlarına maruz kaldığımız, ülkemize spoiler kavramını yerleştiren ayrıca ailecek izlediğimiz Game of Thrones dizisinden bir karakter ek iş olarak şarkıcılığa başladı. Lekesizgillerden komutan rolünden tanıdığımız Grey Worm karakterine can katan Jacob Anderson, Raleigh Ritchie sahne adıyla şarkıcılığa soyundu. Niye böyle bir sahne adı seçtiği belli olmayan Anderson bolca isim karışıklığına neden olmuş durumda.

Aynı zamanda Anderson, Felipe Melo'nun Westerostaki kaybolan ikizi 
 Bu bolca isimlerle Shameless'taki Steve/Jimmy/Jack üçlemesini andıran Khaleesi'nin asistanı, Lekesizlerin padişahı Jacob Anderson "Stronger Than Ever" şarkısına bir de klip çekti. Klipte adeta Khaleesi ablasının ejderhalarının püskürtmesine karşı koyarcasına hareket eden Anderson'a başarılar dileriz. Kendisi sanırım Khaleesi'nin evcilik oynamasından sıkılmış.





23 Haziran 2014 Pazartesi

Demli şarkılar

Çay... Dünyanın en müthiş icatlarından biridir çay. Bu harika içecek için bir sürü şey yazılabilir tabii ama o zaman bu blog çay blogu olurdu o yüzden her şeyi salla ama çayı asla diyip içinde çay sallandıran en güzel şarkıları seçtik efendim.

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ateş edecek misin

"Ben mi kalkayım yoksa çayı sen demliyecek misin" diyen Kaan Boşnak ilişkilerdeki en önemli şeyin çay olduğunu çok iyi açıklıyor. Eğer bir ilişkide çay isterse bir taraf ve o çay gelmezse biter o ilişki arkadaş. Çay, ilişkilerin ham maddesidir.



Yok Öyle Kararlı Şeyler - Evde ekmek yok

"Durmak bize yakışmış, üstümüze başımıza hep yapışmış" Neden? çünkü; "her gün kendi evimde çaylar demlenince uzandım, hep uzandım" Bu şarkıda çay içtikten sonra gelen o tatlı uzanma isteği göze çarpmaktadır. Şarkının sonundaki o çay karıştırma sesi ise sizi alır başka yerlere götürür... Yok be şaka şaka anca mutfağa götürtür çay demlemek için.




Halimden Konan Anlar - Kendime çaylar


''Dışarıda çok ses var'' var diyip kendi halinde evinde oturup çay demleyen, demlerkende bir sürü şey düşünen aynı zamanda bunu yaparkende bir cümleyi ne kadar uzatabilirim daha fazla diyenlerin çay şarkısı.



Yüzyüzeyken Konuşuruz - On beş dk.

Ben 15 dakikaya geliyorum, sen çayı demle... Şarkı tek bu cümleden oluşsa bile güzel şarkı olurdu. Ne kadarda güzel bir cümledir bu. Çayı şekersiz içenlerin şeker atmasına gerek bile olmayacak bu şarkıyı dinlerken o kadar şeker bir şarkıdır(oo klişe alırım bir dal) Ayrıca Kaan'ın hırkası çok hoş.

 


Bulutsuzluk Özlemi - Lagara Lugara

 Diğer çaylı şarkılardan çok farklı olsada...Sigara,sigara,çay,sigaraa. Bu şarkının iş yerinde dinlenmesi ve ardından çay sigara molasına gidilmesi tavsiye edilir.http://www.youtube.com/watch?v=xDlJF3IeKQs

Ali Atay - Eksik bir şey mi var?

Ezgi'nin Günlüğü coverı olan bu şarkı Erdal bakkal faktörü sayesinde bu versiyonu ile listeye giriyor. Ayrıca listenin en damar şarkısıdır kendisi aslında tek damar şarkısıdır. Çayı full demli içirtir insana. Dikkatli içiniz.


14 Haziran 2014 Cumartesi

İki gün, üç şehir, tek festival

Yazın en eğlenceli geleneklerinden biri haline gelen One Love Fetstival başlıyor. Gelirleri Soma'ya bağışlanacak 2 günlük festival, İstanbul sahnesinin yanında Berlin ve Austin sahneleri ile birlikte Parkorman'da gerçekleşecek. 


   Elektronik müziğin İngiliz temsilcilerinden en önemli gruplarından Basement Jaxx, Danimarka'nın bağlarından kopup gelen tatlı mi tatlı, bir o kadar da beyaz ablamızın grubu Oh Land, Mogwai, Modeselektor, Jaguar Skills festivalin ilk gününde sahne alacak. "Tayyar Ahmet'in sonsuz sayılı günleri" diyen Büyük Ev Ablukada, "Hala aşk var mı" diyenler için Redd ve "Ben öldüm" diyip festivale gelen Gece, ilk gün sahne alacak Türk gruplarından.



   Gelelim ikinci güne. Danimarkali istilasının ikinci bölümünde en az Oh Land kadar tatlı MO sahne alacak. Moderat ve Bonomo da ikinci gün sahne olacak gruplardan. Tivorlu İsmail'in bir level üzeri olan Omar Souleyman'da "düğün sanatçısı" eleştirileri ve bakışları altında anlaşılmayan bir dille performansını gerçekleştirecek. Son derece şiddetli bir şekilde önerdiğimiz, şarkılarında çay figürlerini bolca kullanan ve kendilerini dinlerken en az beş çay içme garantisi verdiğimiz Yüzyüzeyken Konusuruz ve Türk müziğinin yükselen değerlerinden Bubituzak'da dinleyebileceğimiz gruplardan. Club Bangkok için ayrı olarak önerip, gidin kopun mesajını verdikten sonra, Oldies But Goldies'i tavsiye etmeyi de unutmayalım.




  Festival için Parkorman da 3 farklı şehir sahnesi kuruluyor. Ana sahne olan İstanbul sahnesinin yanı sıra Berlin ve Austin sahnesine vizesiz olarak giderek daha fazla müzik dinlememiz mümkün. Festivalin kapı açılışı 14:00. "O saatte niye gideyim güneşin altında" diyen müzikseverler elbet olacaktır tabii ama gerek sahnelerin bolluğu gerekse standlarda yapılan çeşitli oyunlar sebebiyle gidin gidin güneşe bakmayın siz.

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Play tuşuna bastık, oynatalım

Ülkemizin en eğlenceli gruplarından Club Bangkok, en eğlenceli internet sitelerden biride bizim olsun demiş olsalar gerek, playtuşu.com’u bir buçuk sene önce faaliyete geçirdiler. Sitenin play tuşuna basan Doğu Orcan’la Playtuşu ve Indie üzerine konuştuk.


Komikli, şakalı haberler


   Öyle bir site düşünün ki, hem albüm incelemeleri olacak, hem haberler olacak, hem etkinlik ajandası olacak, hem de bolca Alex Turner olacak. Bunları yaparken ayrıca bağımsız müziğe de destek verecek ve bağımsız grupları haber yapıp, albümlerini inceleyecek. Bunların hepsine ulaşabilmek için play tuşuna basmanız yeterli. 2008’de Amsterdam’da kurulan Club Bangkok müzik grubunun üyesi olan Doğu Orcan, Club Bangkok ile beraber Türkiye’ye taşındıktan sonra 2012 ortalarında playtuşu.com’u açtı. Daha önce çalıştığı dergilerde kendi istediği şekilde ve çeviri haberler yapılmasının ardından Orcan, çeviri haber yapacaksam orjinaline bakar, okurum diyor ve kendi deyişiyle ticari bir amacı olmadan playtuşu.com’u kuruyor. ‘’Şu an sekiz kişiden oluşuyoruz, komikli şakalı yazmayı seviyoruz. Değişik bir şey yapmayı denedik, halimizden memnunuz. Seveni de var sevmeyeni de’’ diyen Doğu Orcan, sevilmeme kısmını  ‘’başkalarına birazcık yukarıdan bakan insanlar bizi laubali buluyor’’ diye açıklarken, basın hür iradelidir istediğini okursun, istemediğini okumazsın diyor. Play tuşu’nun ilk kuruluş amacı sadece albüm yazılan bir müzik platformu iken ‘her gün albüm çıkmıyor’ denilerek haberler kısmıda siteye ekleniyor. Ardından sadece müzik haberleri değil, aynı zamanda güncel olaylar, sinema, dizi haberlerinin de siteye eklendiğini belirten Orcan, hareket alanının artmasıyla önlerininde açıldığını söylüyor. 

10 TL ile yapılabilecekler


   Play Tuşu, popüler kültür haberleri, Arctic Monkeys ve Alex Turner haberleri(Play Tuşu'ndan Duygu'nun Alex aşkı sebebiyle) yapmasının yanında ayrıca Türk Indie gruplarınada bolca yer veriyor. Doğu Orcan, bu konuyla ilgili ''çok büyük bir oluşum olursak bile Türk sahnesinden birileri çıkarsa, destek vermemiz boynumuzun borcu'' derken, dünya standartlarında 10 üzerinden 4 puanında bir grup olsa bile onlar bizim canımız, ciğerimiz diyerek kendilerini ileriye çıkartmaya çalıştıklarını belirtiyor. Orcan, Türkiye'deki Indie dünyası hakkında ise oldukça karamsar. ''Çok fazla grup olsun isteniyor ama bu gruplar neyden
beslenecek? Ne eve çıkabileceksin, ne de seni besleyebilecek bir şey olmayacak. Eve gittiğinde baba yine hesap soracak'' diyen Doğu Orcan, başarılı çıkış yapan bağımsız grupların konserlerine bilet parası 10 TL olmasına rağmen çok az kişinin gitmesinden şikayetçi. 10 TL demişken Spotify uygulamasının Premium üyeliğinin de 10 TL olduğunu hatırlatan Orcan, bu durumda bile Premium üyeliği (Premium üyelik sayesinde daha çok şarkıya erişim ve bütün teknolojik platformlara o şarkıları indirme şansına sahip olunuyor) alan üye sayısının Türkiye'de sadece 4 bin ve 6 bin olduğunu söylüyor ve acı gerçeği yüzümüze vuruyor: ''Sadece müziği dinlemek için bile 6 bin kişi para veriyor. Düşün kaç kişi para verip, albüm alıyor.''

''Zaten boykot edecektim, 10 TL ise gideyim bari''



   Doğu Orcan, Club Bangkok ile hem Hollanda'da hem de Türkiye'de müzik yaptı. İki ülke arasında müzik farkı var mı sorusuna adeta bir Messi vs. Sabri şeklinde ''kıyaslanabilecek bir şey değil'' diye cevaplayan Orcan, canlı müzik çalan mekan sayısının Hollanda'da çok daha fazla olduğunu, şehir farkı bulunduğunu ve Türkiye'de dışarı çıkıp müzik dinleme alışkanlığının olmadığını söylüyor. Türkiye'de müziğe olan algının biraz değişik olduğuna vurgu yapan Doğu Orcan, 2013 yazında iptal edilen konserler iptal olmasaydı Türkiye'nin konser bakımından en başarılı yılı olacağını ancak bu durumda bile bir kaç müzik yazarı dahil 'İstanbul bu kadar konseri kaldırabilecek mi' dediklerini söylüyor. ''Kimse gelmese neden kimse konsere gelmiyor, çok kişi gelse insanlar konser için bu kadar parayı nereden bulacak deniliyor'' diyen Orcan, müziğe düşüncesizce saldırıldığını belirtiyor. Son günlerin popüler saldırısı One Love Festival'ede değinen Doğu Orcan, insanların bilinçsizce eleştiri yaptığını söylüyor. Her şey boykot ediliyorsa oturup, düşünülebileceğini ancak yine Pozitif Live'ın düzenlediği Soundgarden Babylon, Bob Dylan, Travis, Pixies, Metallica konserlerine kimse bir şey söylemezken neden sadece One Love'a boykot çağrısı yapıldığını anlayamadığını söyleyen Orcan, ''nasıl bir plan var ki, boykot ediyorsun. İnsanlar yine mutsuz ve sıkılganlıklarından bir şeye saldırmaya çalışıyorlar'' diyor. ''Arcade Fire, One Love line-up'da olsa yine boykot edilecek miydi?'' diyen Doğu Orcan aynı zamanda festival biletlerinin düşmesinin ardından tüm biletlerin tükendiğini belirtirken ''Madem boykot deniliyor, neden bilet fiyatları 10 TL'ye düşünce tüm biletler tükeniyor? Zaten boykot edecektim, gitmiyecektim. 10 TL ise gideyim bari'' şeklinde düşünüldüğünü söylüyor.


Ajandanın yararları


    Site tasarımlarının değişeceği müjdesini veren Doğu Orcan, Temmuz ortasında tasarımın değişeceğini ve daha çok interaktif olacağını açıklıyor. İnternet kullanıcısı dostu Doğu Orcan, ''Şu anki tasarımımızdan 5-6 aydır memnun değiliz zaten. Kullanıcıya hiç yardım eden bir tasarıma sahip değiliz çünkü ilk başta albüm inceleme sitesi olarak tasarlamıştık bu siteyi'' derken sadece bir ay beklememiz gerektiğini ardından roket gibi bir tasarımla görücüye çıkacaklarını belirtiyor. Ayrıca Play Tuşu'nda inceleme, haber, top 5 gibi bölümlerin yanında bir de ajanda kısmı yer alıyor. Bu kısımda nerede, ne zaman, ne kadar bilet parasına bir konser veya etkinlik olduğu yazıyor. Ee ne var bunda çoğu sitede zaten yazmıyor mu diye siz sormadan söyleyelim, bu ajanda kısmında etkinlikler 3m kuralının dışında(nerede, ne zaman, ne kadara) şu şekilde yer alıyor: Kaçta gidem, yaş aralığı, kızlar, erkekler, Efes Pilsen, Votka tonik, sevişebilite, kıyafet. Bu kısımda alkol fiyatlarının ne kadara satıldığı, hangi kıyafetin uygun olacağı ve flörtleşme düşünülerek erkekler, kızlar, sevişebilite puanları koyulmuş. Doğu Orcan, Play Tuşu'nda ajanda bölümününün oluşumunu şu şekilde anlatıyor: '' Genelde çok fazla dışarı çıkan insanlarız ve sürekli birileri arayıp sorular soruyor. Erkek arkadaşlarım güzel kız olur mu diye soruyor, bu etkinlikte olmaz diyorum. Kız arkadaşlarım ise yakışıklı erkekler olur mu diye soruyor, onlarada olur veya olmaz diyorum. Bira ne kadar olur diye soran oluyor. İnsanlar beni ajanda gibi kullanıyordu, bende böyle bir ajanda açayım dedim''. Ek olarak, Doğu Orcan, sadece sevişebilite diye yazdıkları için bile bazı insanlar tarafından kendilerine seksist damgası konulduğunu, ancak bunun hiç seksist olmadığını ve doğal, neşeli bir şey olduğunu söylüyor.





Bonus olarak:


29 Mayıs 2014 Perşembe

Festival cemresi Parkorman'a düştü

Havaların güzelleşmesiyle festivaller başladı. Ünlü grupların yanı sıra alternatif ve bağımsız gruplar da festivalde yer aldı. Peki müzik severler senenin ilk açık alan festivali hakkında ne düşünüyor.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Dikkat! Bubituzak!

Kendisini Çilekeş'ten de tanıdığımız Görkem Karabudak, diğer bir grubu olan Bubituzak ile 14 Haziran'da One Love Festivali'ne katılıyor. Pozitif Live'ın düzenlediği festival, bu yüzden bir çok eleştiri ve boykot çağrısı almakta. Karabudak ile One Love Festival ve bu eleştiriler hakkında konuştuk.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Peyote'nin Indie'ye katkısı

Bağımsız müzik için en önemli mekanların arasında gösterilen Peyote'de Peyote Müzik Direktörü Emre Aksoy ile Peyote ve önemini konuştuk.

12 Nisan 2014 Cumartesi

Radyodan sonraki en büyük icat

İnternet üzerinden radyo yayını yapan Karnaval.com, 17 tane radyo istasyonuna sahip. Bunlardan biri de bağımsız müzik çalan Radyo Zeplin. Karnaval.com'un Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Birol ile Karnaval.com, Radyo Zeplin, Türkiye'deki bağımsız müzik algısı ve kendilerinin müziğe katkıları hakkında konuştuk. Birol aynı zamanda MTV Türkiye'nin Genel Yayın Yönetmeni'ydi. 
  


7 Nisan 2014 Pazartesi

Bağımsız müzik şirketi

İnternet sayesinde müziklere erişebilmek çok kolay bir hale gelmişken, müzik şirketlerinin önemi ne durumda? Türkiye'deki en önemli bağımsız müzik şirketlerinin başında gelen Weplay'in kurucusu Haluk Polat, müzik şirketleri ve önemini değerlendirdi. 


Macklemore sonrası 


 ''I'm gonna pop some tags, only got twenty dollars in my pocket I'm hunting, looking for a come up this is fu*king awesome'' Geçtiğimiz yaz, radyoda, televizyonda, sokakta, herhangi bir yerde bu sözleri, bu şarkıyı duymuş olmalısınız. (Sözlerden anlamam ben, dinlet diyenler için: http://www.youtube.com/watch?v=QK8mJJJvaes ) Bahsettiğimiz şarkı, Macklemore grubunun Thrift Shop adlı şarkısı. Grup, bu şarkı ve ''Can't hold us'' şarkısı ile tüm yazın en hit şarkılarından ikisine imza atmıştı. Peki bu Macklemore'un ne önemi var da anlatıyoruz. Macklemore, bu şarkıları hiç bir müzik şirketine bağlı olmaksızın, bağımsız olarak çıkartıp, dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden, belkide en önemlisi olan Grammy'de tam dört ödül kazandı. Grubun bu başarısı, tüm dünyada geniş yankı uyandırırken, bağımsız olarak da, müzik şirketine bağlı kalmadan başarı sağlanabiliyormuş algısı oluşturdu. Peki gerçekten bir müzik firması ne kadar önemlidir veya bir müzik firmasına bağlı olarak da, bağımsız olunabilir mi? 2002 yılında kurulan müzik şirketi Weplay'in kurucusu Haluk Polat ile müzik şirketlerinin önemi hakkında konuştuk.

Majör şirketler ve pop anlayışları


  Weplay, 2002 yılında Haluk Polat tarafından kurulan bir müzik şirketi. Kendilerini ''bağımsız müzik şirketi'' olarak gösteriyor ve bir çok bağımsız gruba albüm çıkarmış durumda. Bugüne kadar, MFÖ, Can Bonomo, Melis Danışmend gibi ünlü sanatçıların yanı sıra Yedinci Ev, Sade, Mira ve Nada gibi bir çok bağımsız grup Weplay etiketiyle albüm çıkarttı. Haluk Polat, majör şirketlerin önemine dikkat çekerken, dünya üzerinde bulunan majör şirketlerin başında olan Universal, Sony, Warner gibi şirketlerin dünya çapında büyük bir yer teşkil ettiğini belirtiyor. Türkiye'de ise bu şirketlerin etkisinin pek fazla olmadığını belirten Polat'a göre, bunun sebebi Türkiye'de ağırlıklı olarak dinlenilen ve satılan müziğin Türkçe pop, arabesk ve türkü olması. Daha çok yerel majör şirketlerin( Doğan Müzik, Seyhan Müzik, Emre Müzik) Türkiye müzik piyasası içinde etkin olduğunu söyleyen Haluk Polat, bu şirketlerin genellikle popüler olan müzik türlerine önem verdiklerini belirtirken, diğer müzik türleri için alternatif firmaların pek fazla olmadığına dikkat çekiyor. Ayrıca Haluk Polat, alternatif müzik türleri veya bağımsız grupların albüm çıkarması için piyasada sadece Weplay'in yanı sıra Ada Müzik ve Arpej Yapım'ın olduğunu belirtiyor.

Haluk Polat yazı tahtası ile birlikte

Halden anlayan firma


   Weplay'i diğer müzik şirketlerinden ayıran özellik nedir? Haluk Polat'a göre ''müziğe karışmamak'' kendilerini diğer müzik şirketlerinden ayırıyor. ''Biz de müzik yapıyoruz, bu işin içinden geldiğimiz için, müzisyenler ile daha samimi bir ilişkimiz var'' diyen Polat, ''albümlerini Weplay'den çıkartan müzisyenler burayı nefes alma alanı olarak görüyor'' diyor. Bağımsız bir müzik şirketi olarak, müzisyenlere hiç bir şekilde karışmıyoruz diyen Haluk Polat, majör şirketlerin genelde müzisyenlerin müziklerine karıştığını, çünkü bu şirketlerin asıl amacının daha çok satmak olduğunu belirtirken, çoğu bağımsız müzisyen için bu durumun kendi kişiliklerine de karışmak olarak gördüğünü söylüyor. Bu sebeplerden dolayı, Polat'a göre, bağımsız grupların büyük şirketler tarafından çıkartılma ihtimali zayıfdır.

CV olarak müzik şirketleri


  Peki illa müziği yapabilmek, albüm yapmak, tanıtmak için müzik şirketlerine gerek var mı? Youtube, Soundcloud, Spotify gibi internet siteleri varken, müzik şirketlerinin önemi hala var mı? Yani bir başka deyişle müzisyen bağımsız iken bağımlı durumuna geçmek zorunda mı? Haluk Polat'da müzik şirketlerinin artık eskisi kadar cd satmadığını kabul ederken, ama bir müzik şirketinin kataloğunda olmanın bir önemi olduğuna da dikkat çekiyor. Albümünü bir müzik şirketinden çıkartmış olmanın, müzisyen için bir nevi bir cv olduğunu belirten Polat'a göre, bu durum en çok konserler için önemli. ''Örneğin, herhangi bir konser alanına gittiğinizde, benim albümüm Weplay'den çıktı dediğinizde karşı tarafta başka bir algı oluşuyor'' diyen Polat, müzisyenler bütün masrafları kendileri karşılayıp, kendi albümlerini çıkartmış olsa dahi, kariyerlerinde bir cv olarak müzik şirketinin olmasının, daha avantajlı bir durum olduğu görüşünde.
Bir albümün çıkması için gereken şey: Yazı tahtası!

Albüm çıkış hikayesi


   Peki bir albümün çıkış hikayesi nasıl gerçekleşiyor? Yeni albüm çıkartacak gruplar için bilinmesi gereken süreç Haluk Polat'a göre şu şekilde: Öncelikle tabii ki bir şarkı için en önemli unsur olan söz ve müziğin hazır olması gerekiyor. Ardından stüdyoya giriliyor ve şarkı dinlenilebilir düzeye geliyor. Müzik süreci tamamlandıktan sonra yasal işlemler süreci başlıyor. Polat, her albümün bir kayıt tescil belgesi olduğunu söylerken, bu belgenin alınması için bestecilerin, söz yazarlarının, düzenlemecilerinin ve şarkıyı söyleyenlerin sözleşme örneği vermeleri gerektiğini belirtiyor. Sözleşmelerin ardından, Meslek Birlikleri'nden kayıtlanıp, son olarak Kültür Bakanlığı'ndan albümün çıkması için kayıt tescil belgesi alınıyor. Bu uzun süreç bittikten sonra ise, Kültür Bakanlığı'ndan basılacak albüm kadar bandrol alınıyor. Bandroller alındıktan sonra, dağıtımcı şirkete gidiliyor ve beklenen son, albümün müzik marketlerine gitmesi ile bu süreç son buluyor. Haluk Polat'a göre albümün çıkması için gereken bu süreç ortalama olarak altı ay ve iki sene arasında gerçekleşiyor.

29 Mart 2014 Cumartesi

Bağımsız müzik yayını

Mart ayının ortasında listelist.com'da yeni bir bağımsız müzik programı başladı: Pürtelaş 3+1. Program yönetmeni Levent Sevi ve programı kaydeden ve düzenleyen Yiğit Yemez, Pürtelaş 3+1 ve bağımsız müzik yayıncılığı hakkında konuştular.


    Programın ismi olan Pürtelaş'ın hikayesi, programı düzenleyen Yiğit Yemez'in İstanbul, Beyoğlu'nda Pürtelaş mahallesinde bulunan evinden geliyor. Listelist'de program tanıtımında bu durum ''Tıpkı albüme adını veren şarkılar gibi bu semt de programa adını verdi'' şeklinde geçiyor. Ev ortamında kaydedilen program, dört şarkıdan oluşuyor. Sanatçı, üç şarkı seslendiriyor. +1 kısmı ise, şarkının hikayesinin anlatılma kısmı. Henüz, bu satırlar yazılırken sadece iki bölüm yayınlandı. İlk bölümde konuk, Can Güngör, ikinci bölümde ise Nil İpek'di. İkiliye, Listelist ekibinden Emir Aksoy ve görüntü düzenlemeden sorumlu Gün Erdoğdu eşlik ediyor. Kısacası, Pürtelaş 3+1, dört kişilik bir ekibin oluşturduğu bir proje. 

''Televizyon işi zor''


   Programın yönetmen koltuğunda oturan ismi Levent Sevi, programın çıkış amacının güzel müzik dinletme olduğunu, amacın para kazanmaktan çok müzik olduğunu söylerken, para amaç olsaydı bu işi zaten yapmıyor olurduk diye de ekliyor. Televizyon içinde şanslarını denediklerini belirten Sevi, daha önceden yaptıkları program Evden Uzakta'yı CnnTürk için hazırladıklarını ancak ekrana gelmediğini, böyle formatların televizyon için zor olduğunu söylüyor. Çekimlerin iki kamerayla, çok profesyonel tarzda olmadan yapıldığını söyleyen Levent Sevi, soru - cevap şeklinde gitmediklerini, sunucuya ihtiyaç duymadıklarını, bunun da televizyon formatına pek de uygun olmadığını belirtiyor. İnternette yayın yapmanın, televizyona göre daha kolay ve samimi olduğunu söyleyen Levent Sevi'ye göre, internet sayesinde medyanın da eskisi gibi bir önemi olmadığını, müzisyenlerin de şarkılarını internet ortamında paylaşmasıyla, eğer müzik güzel ise bir şekilde insanlara ulaşabiliyor.

Ulaşma kolaylığı


   Yiğit Yemez ise, internet müzik yayıncılığı hakkında, erişimin televizyona göre daha kolay olduğunu söylüyor.(Bu röportaj Youtube kapanmadan önce yapıldı) Televizyon da medya kuruluşlarının reyting kaygısı taşıdığını ancak internet yayıncılığında farklı kıstasların olduğunu belirten Yemez, ulaşılabilirlik sayesinde yayınlarının her zaman izlenebileceğini vurguluyor. Medya da kendileri gibi bağımsız kuruluşlarının artması halinde, müzisyenlerin de daha çok göz önüne geleceğini söyleyen Yiğit Yemez, bu tip programların artması gerektiğini de sözlerine ekliyor.

21 Mart 2014 Cuma

Bağımsız müzikte Karga'nın yeri








Türkiye'de çoğu indie grubun çıkış noktalarından biri olarak sayılan Karga Bar ve Karga'nın prodüktörlüğünü yapan, aynı zamanda indie müzik için önemli işler gerçekleştiren Tayfun Polat, Türkiye'deki indie müzik ve Karga'yı anlattı.


   Kadıköy eğlence ortamının en popüler yerlerindendir, Barlar Sokağı. Bu sokakta 19 senedir varlığını sürdüren Karga, birçok bağımsız müzik grubuna ev sahipliği yapıyor. Bar, sahne alanı haricinde sanat sergileride düzenlenilen mekan birçok müdavime sahip durumda. Bu grupları getiren o ''kapı açan kişi'' ise Tayfun Polat. Müzik hayatına ilk olarak doksanlı yılların başında fanzinlere müzik yazıları yazarak başlayan Tayfun Polat, ardından kendi deyimiyle müzik enstürmanı çalmaya üşendiği için müziğin organizasyon tarafında olmaya karar verdi. Doksanlı yıllardan, bugüne kadar birçok bağımsız müzisyenin sahne almasında büyük önemi olan Tayfun Polat, 2000'li yılların başında Rock'n Coke gibi festivallerin saha amirliğini yapmasının yanı sıra, ''evim gibi hissettiğim yer'' dediği Karga'da 2000 yılından beri Dj'lik ve konser düzenlemeleri yapıyor. Bununla beraber Açık Radyo'da Yerli Programı'nı yaparken, ana akım müziğin dışında kalan müzisyenlere destek oluyor.

Bağımsız görev


  Peki, Karga'nın bağımsız müziğe olan katkısı nedir? Tayfun Polat'a göre, indie diye adlandırdığımız, ancak Türkçe olarak bağımsız dediğimiz gruplara katkı sağlayarak, Karga'da sahne alıp, çıkışını sağlayan birçok grup var. Türkiye'de bu tarz grupların sahne alabileceği yer olmadığını belirten Polat'a göre Peyote ve Karga bir nevi bu görevi üstleniyor. Kendilerine gelen sahnede çalmak için birçok başvuru olduğunu belirten Tayfun Polat, bunun da Karga'da çalmanın, müzisyenler için bir önemi olduğuna dikkat çekiyor.

Tavır göstermek


  Türkiye'deki indie müzik hakkında düşüncelerini paylaşan Tayfun Polat'a göre, müzik türlerinden çok, tavır göstermek daha önemli. ''Müzisyen, müziğini üretirken bağımsız hissediyorsa, yaptığı müzik de bağımsızdır'' diyen Polat, indie'nin gittikçe popülerliştiğini, ancak müzik şirketlerinin bunun farkında olmadığını söylüyor. İnternetin önemine de vurgu yapan Polat, müzisyenlerin interneti kullanarak bağımsız kalarak, kendi medyalarını oluşturduğunu, plak firmalarına, televizyon ve radyo kanallarına ihtiyaç duymadan müzik yapabildiğini vurguluyor. Özellikle son iki yıldır bağımsız müzikte büyük bir artış olduğunu söyleyen Polat, artık cd satışınında bir öneminin kalmadığını belirtiyor. Grupların, Youtube, Deezer gibi platformlarda kendi müziğini paylaşabildiğini, belli bir tıklanma sayısına ulaşıldığında ise bu platformların izlenme oranına göre gruplara para verdiğini söyleyen Tayfun Polat, bu durumun Türkiye'de henüz plak şirketleri tarafından anlaşılmadığını, hala cd satış rakamlarına bakıldığını belirtiyor.

Görev teslimi


  Türkiye'de bağımsız müziğe bakış açısının, dünyaya göre kıyaslandığında arada zihniyet olarak büyük bir fark olduğunun altını çizen Tayfun Polat, bunun nedenini ise eğlence kültürümüzün tam olarak oluşamamasına bağlıyor. Türkiye'deki festivallerde her zaman belirli kişilerin (Duman, Şebnem Ferah, Hayko Cepkin gibi) sahne aldığını, albümü, cd'si olmamış ama güzel müzik yapan gruplara şans verilmediğini belirten Polat, popülerite algısınında değişmesi gerektiğini söylüyor. Polat, ''Büyük ama kendini tekrar eden gruplar yerine yeni gruplara şans verilmesi gerekiyor'' derken organizatörlerin, plak şirketlerinin bağımsız gruplara sahip çıkmadığını ama ünlü müzisyenlerin, bağımsız müzisyenlere sahip çıkması gerektiğinin de altını çiziyor. Bir nevi misyonunu tamamlayıp, görev teslimi gibi.

Karga'dan gezi parkı ile ilgili fotoğraf sergisinden bir görüntü

Indie'de Kadıköy'ün önemi


   Bağımsız müzik gruplarına baktığımızda, İstanbul çıkışlı grupların sayısı bir hayli fazla durumda. Sahnelerin de, özellikle Karga ve Peyote'nin de İstanbul'da olması nedeniyle indie müziğin İstanbul'da yeri var mı diye sorduğumuzda, Tayfun Polat, ''İstanbul'un yeri tabi ki var'' derken aynı zamanda Kadıköy'ü İstanbul'dan ayrı bir yerde tutuyor ve ''Kadıköy'ün yeri farklıdır, bağımsız müzikte lokomotif İstanbul'dur da diyemem, Kadıköy'dür'' diyor. Yeni çıkan grupların çıkış yerlerine bakıldığında Kadıköy'ün çok görüldüğünü belirten Polat, Kadıköy'ü bağımsız müziğin en önemli parçalarından biri olduğunu söylüyor. Gerek nüfus yoğunluğu, gerekse mekanların daha çok olması sebebiyle İstanbul'un bir numaralı yer olduğunu belirten Tayfun Polat, İzmir, Eskişehir ve özellikle son yıllarda Ankara'dan birçok bağımsız grubun çıktığını açıklıyor. Ancak Polat'a göre, Ankara'dan çıkan gruplar bile konserlere çıkmak için İstanbul'a gelmek zorunda kalıyor. 



15 Mart 2014 Cumartesi

Indie topraklarından Türkiye yollarına

İngiltere, indie müziğin çıkış noktası olarak gösterilir. Bir çok başarılı indie grubun İngiltere çıkışlı olduğu bir gerçekken, İngiltere'de doğmuş ve Türkiye'de müziğe devam eden Sean Parker'ı yakından tanıyalım.


  19 Mayıs 1975, Exeter, İngiltere doğumlu olan Parker, 11 yaşında Galler'e taşındı. Ardından Londra'da yaşarken, Türkiye'ye taşınmaya karar veren Sean Parker, İstanbul'da İngilizce öğretmenliği yapmasının yanında önce 2007'de kurulan ve 2012'de dağılan Sean Parker Band ve ardından Scorpio Rising grubuyla müziğe devam ediyor. Türkiye'deki indie müziği ve İngiltere - Türkiye  müzik karşılaştırması hakkında Sean Parker görüşlerini aktardı.

Can Budak: Merhaba Sean, ilk olarak neden İngiltere'den Türkiye'ye taşındın?

Sean Parker: İngiltere, Londra'dayken Türk arkadaşlarım vardı. Arkadaşlar ile birlikte İstanbul'a tatile gitmeye karar verdik. Ardından bu şehire bayıldım ve burada kalmaya karar verdim. İstanbul'da, Türkiye'de yaşamanın farklı olacağını hissettim çünkü İngiltere çok sıkıcıydı. Ayrıca İstanbul, Londra'dan daha ucuz.

C.B: Türkiye'de ne zaman müzik grubu kurmaya karar verdin?

S.P: İngiltere'de yaşarken de müzikle uğraşıyodum. Buraya geldiğimde bir kaç yıl kendi başıma şarkılar kaydettim. Sean Parker Band yapmak istediğim bir projeydi. 2007 - 2012 yılları arası çok iyi geçti. Sean Parker Band dağıldıktan sonra da Scorpio Rising kuruldu.



C.B: İngiltere ve Türkiye arasında müzik olarak ne farklar var?

S.P: Zor bir soru. İngiltere'de müzik endüstrisi gelişmiş durumda. Bu da alternatif, indie müziğin önünü açıyor. Eğer, İngiltere'de bir indie grubuysanız bu sayede önünüz açık oluyor. Türkiye'deki müzik endüstrisi ise daha çok pop ve anadolu rock üzerine kurulmuş durumda. Bu yüzden burada indie ve alternatif müziği yapanları kabul etmek daha zor olabiliyor ama beni kabul ettiler sanırım. Aslında para ile ilgili bir durum bu. Türkiye'de kazandığım paranın sadece yüzde beşini albüm satışlarından kazanmış durumdayım. Buradaki müzik endüstrisi buna pek de izin vermiyor o yüzden müzisyenlerin başka yaptığı işlerde oluyor. Çünkü hayatta kalmamız için bu gerekiyor.

C.B: İngiltere'de indie müzik oldukça popüler fakat Türkiye'de o kadar da popüler değil. Bu durum sence neden böyle?

S.P: İngilizce seviyesi Türkiye'de yüzde 8-10 arasında ki bu da elit kategorisine giriyor. Batı da bu yüzde 50 civarında. Türkiye'de durumun böyle olması indie müziği ilginç hale getiriyor. Çünkü indie fanları bence genelde üst tabaka dinleyicilerden oluşuyor. Bu ingilizce durumu değişirse daha güzel olur ancak kesin değişmeli olarakda görmüyorum çünkü Türkiye'de de indie altyapısı sağlam olup bunu Türkçe sözler ile bir araya getiren güzel gruplar var, Direc-t gibi mesela. Ayrıca Türkiye'de indie şarkılarda sadece aşk, ayrılık, hüzün var. Öte yandan, İngiltere'ye baktığımızda konu herşey olabilir. Bir masa hakkında bile şarkı yazabiliyolar. 

C.B: Türkiye'de favori müzik grubun var mı?

S.P: Tabii ki var. Replikas, Nekropsi, Direc-t, Athena sevdiğim Türk gruplarından.

C.B: Bir İngiliz müzisyen olarak, İstanbul'da yaşıyıp, müzik yapmak avantaj mı yoksa dezavantaj mı?

S.P: Kesinlikle avantaj. Çünkü müziği umursuyorum. İnsanlar beni ciddiye alıyor ve bende aynı şekilde işimi ciddiye alıyorum.

C.B: Sonraki planların hakkında bahsetmek ister misin?

S.P: İki yıldır Scorpio Rising ile uğraşıyordum. Bir ay önce ayrıldık ki açıkçası bu konuda biraz mutsuzum. Yeni bir proje için bir araya gelmeye çalışıyoruz. Scorpio Rising'de iken insanlar ''daha popüler ol, daha ulaşılabilir ol, insanlara kendini sevdir'' diyordu. Ardından kendi yolumdan gitmeye karar verdim. Daha ilginç olacağım, insanların pek de görmek istemeyeceği bir tür olsun istiyorum açıkçası. Solo albüm halinde devam etmek istiyorum, şu anda yaptığım gibi.

C.B: İstanbul'daki indie mekanlar hakkında ne düşünüyorsun?

S.P: Peyote, Karga, Shaft, Mojo şu anda sayabileceğim güzel mekanlar. Ama Karga için hepsinden daha iyi diyebilirim. Scorpio Rising ile birlikte iki defa Karga'da çalma şansımız oldu. Ortam ve ses olarak Karga en iyisi. 



8 Mart 2014 Cumartesi

Gezi göndermeli klip

    

The Ringo Jets, ilk kliplerini Spring of War adlı parçalarına çekti. Klipte Gezi Parkı olayları ve medyanın tutumu anlatılıyor.

    The Ringo Jets, Türk müzik dünyasına yeni giriş yapmış bir grup. 10 Şubat'ta ilk stüdyo albümleri TRJ'yi yayınlayan grup, bateride Lale Kardeş, gitarda Deniz Ağan ve Tarkan Mertoğlu'ndan oluşuyor. Vokalde ise belli bir isim söylenemiyecek bir grup, çünkü vokal hepsi! Kısacası, iki gitar, bir bateri ve üç solistden oluşuyor The Ringo Jets.

    Grup, adını ''Spring of War'' adlı şarkıları için çektikleri klip ile duyurdu. Yönetmenliğini Hemi Behmoaras’ın yaptığı klip, Gezi Parkı olaylarını konu alırken, klipte HaberTürk, NaberTürk olarak değişiyor ve Gezi Parkı'ndan görüntüler ekrana geliyor. Klipte NaberTürk haber bültenini sunan kişi grubun batericisi Lale Kardeş, muhabir olarak gördüğümüz ise grubun gitaristi Deniz Ağan. Klipte hava durumu için kullanılan İngilizce kelime ''forecast'', ''tomacast'' olarak değiştirilip, hangi bölgelerde toma ve polis olduğu gösteriliyor. ''Tomacast'' muhabirini ise grubun gitaristi Tarkan Mertoğlu canlandırıyor. Ayrıca klipte Başbakan ve Bakanların bazı açıklamalarınada yer veriliyor. ''Başbakan açıkladı: Emri ben verdim'' ve Maliye Bakan'ı Mehmet Şimşek gösterilerek ''Bakan açıklıyor, kadınlar yüzünden!'' gibi haberleri klipte görmek mümkün. Reklamlar bölümünde ise, yine olaylar eleştirilirken, bunun için deterjan reklamı kullanılıyor. Reklamlarda duymaya alışık olduğumuz ''3'ü 1 arada'' mottosu deterjan için kullanılırken bu üç madde ise, yasama, yürütme ve yargı olarak gösteriliyor. Son olarak, The Ringo Jets'in, albümü Gezi Parkı olayları nedeniyle ertelediklerini belirtmekte fayda var.



   Gezi Parkı olayları sonrası, Gezi ruhu ile yapılan birçok şarkı yapıldı. Duman'ın Eyvallah, Kardeş Türküler'in Tencere tava havası ve Boğaziçi caz korosunun yaptığı şarkılar gibi 100'den fazla şarkı yapılmış durumda. Indie gruplarda gezi ruhuyla ilgili birçok şarkı yaptı ve yapmayada devam ediyor. Ayrıca Can Kazaz, Başbakan'ın konuşmalarını remix yaparak, esprili şarkılar oluşturmuş durumda. ''MC Recep ve gaz arkadaşları'' diyen Can Kazaz ayrıca Melih Gökçek'in konuşmalarını da remix yapıp, şarkı haline getiriyor. İşte indie'den geziye selam olarak en güzel 5 indie-gezi şarkılar:

Yok Öyle Kararlı Şeyler - Kökler

  Grup, klibinde medyaya gönderme yaparak, penguenleri oynatıyor! Penguenler eşliğinde ''elleme bizim bu park'' diyerek dinliyoruz. Şarkının sonunda ise ''her yer Taksim her yer direniş'' sloganı atılıyor.

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Sen Taştan Biz Ağaçtan   

  ''Sen taştan biz ağaçtan taraf olacağız'' diyen Yüzyüzeyken Konuşuruz bir diğer gezi-indie şarkımız. 


Dinar Bandosu - The Chapullers

  Aynı zamanda spor gazetecisi olan Ali Ece'nin grubu olan Dinar Bandosu'da geziye selam eden indie gruplardan. Klipte Türkiye'nin çeşitli yerlerinden görüntüler ekrana gelirken, ''burnum açılmadı hala, biraz daha yolla biber gazı'' deniliyor.


Hüseyin Badıllı - Kim sevmedi söyle seni sayın başkan sen çocukken 

  Hüseyin Badıllı, bu şarkısında Başbakanın çocukluğuna inerken, ortaya güzel bir çalışma çıkıyor.

Can Kazaz - Yoruldunuz mu?

  Can Kazaz, bu şarkıda olduğu gibi Başbakan ve Melih Gökçek'in konuşmalarını remixleyerek oluşturduğu şarkılar ile ünlendi. Diğer remixler veya son dönemin moda tabiriyle montajlarını dinlemeniz tavsiye olunur.