29 Mart 2014 Cumartesi

Bağımsız müzik yayını

Mart ayının ortasında listelist.com'da yeni bir bağımsız müzik programı başladı: Pürtelaş 3+1. Program yönetmeni Levent Sevi ve programı kaydeden ve düzenleyen Yiğit Yemez, Pürtelaş 3+1 ve bağımsız müzik yayıncılığı hakkında konuştular.


    Programın ismi olan Pürtelaş'ın hikayesi, programı düzenleyen Yiğit Yemez'in İstanbul, Beyoğlu'nda Pürtelaş mahallesinde bulunan evinden geliyor. Listelist'de program tanıtımında bu durum ''Tıpkı albüme adını veren şarkılar gibi bu semt de programa adını verdi'' şeklinde geçiyor. Ev ortamında kaydedilen program, dört şarkıdan oluşuyor. Sanatçı, üç şarkı seslendiriyor. +1 kısmı ise, şarkının hikayesinin anlatılma kısmı. Henüz, bu satırlar yazılırken sadece iki bölüm yayınlandı. İlk bölümde konuk, Can Güngör, ikinci bölümde ise Nil İpek'di. İkiliye, Listelist ekibinden Emir Aksoy ve görüntü düzenlemeden sorumlu Gün Erdoğdu eşlik ediyor. Kısacası, Pürtelaş 3+1, dört kişilik bir ekibin oluşturduğu bir proje. 

''Televizyon işi zor''


   Programın yönetmen koltuğunda oturan ismi Levent Sevi, programın çıkış amacının güzel müzik dinletme olduğunu, amacın para kazanmaktan çok müzik olduğunu söylerken, para amaç olsaydı bu işi zaten yapmıyor olurduk diye de ekliyor. Televizyon içinde şanslarını denediklerini belirten Sevi, daha önceden yaptıkları program Evden Uzakta'yı CnnTürk için hazırladıklarını ancak ekrana gelmediğini, böyle formatların televizyon için zor olduğunu söylüyor. Çekimlerin iki kamerayla, çok profesyonel tarzda olmadan yapıldığını söyleyen Levent Sevi, soru - cevap şeklinde gitmediklerini, sunucuya ihtiyaç duymadıklarını, bunun da televizyon formatına pek de uygun olmadığını belirtiyor. İnternette yayın yapmanın, televizyona göre daha kolay ve samimi olduğunu söyleyen Levent Sevi'ye göre, internet sayesinde medyanın da eskisi gibi bir önemi olmadığını, müzisyenlerin de şarkılarını internet ortamında paylaşmasıyla, eğer müzik güzel ise bir şekilde insanlara ulaşabiliyor.

Ulaşma kolaylığı


   Yiğit Yemez ise, internet müzik yayıncılığı hakkında, erişimin televizyona göre daha kolay olduğunu söylüyor.(Bu röportaj Youtube kapanmadan önce yapıldı) Televizyon da medya kuruluşlarının reyting kaygısı taşıdığını ancak internet yayıncılığında farklı kıstasların olduğunu belirten Yemez, ulaşılabilirlik sayesinde yayınlarının her zaman izlenebileceğini vurguluyor. Medya da kendileri gibi bağımsız kuruluşlarının artması halinde, müzisyenlerin de daha çok göz önüne geleceğini söyleyen Yiğit Yemez, bu tip programların artması gerektiğini de sözlerine ekliyor.

21 Mart 2014 Cuma

Bağımsız müzikte Karga'nın yeri








Türkiye'de çoğu indie grubun çıkış noktalarından biri olarak sayılan Karga Bar ve Karga'nın prodüktörlüğünü yapan, aynı zamanda indie müzik için önemli işler gerçekleştiren Tayfun Polat, Türkiye'deki indie müzik ve Karga'yı anlattı.


   Kadıköy eğlence ortamının en popüler yerlerindendir, Barlar Sokağı. Bu sokakta 19 senedir varlığını sürdüren Karga, birçok bağımsız müzik grubuna ev sahipliği yapıyor. Bar, sahne alanı haricinde sanat sergileride düzenlenilen mekan birçok müdavime sahip durumda. Bu grupları getiren o ''kapı açan kişi'' ise Tayfun Polat. Müzik hayatına ilk olarak doksanlı yılların başında fanzinlere müzik yazıları yazarak başlayan Tayfun Polat, ardından kendi deyimiyle müzik enstürmanı çalmaya üşendiği için müziğin organizasyon tarafında olmaya karar verdi. Doksanlı yıllardan, bugüne kadar birçok bağımsız müzisyenin sahne almasında büyük önemi olan Tayfun Polat, 2000'li yılların başında Rock'n Coke gibi festivallerin saha amirliğini yapmasının yanı sıra, ''evim gibi hissettiğim yer'' dediği Karga'da 2000 yılından beri Dj'lik ve konser düzenlemeleri yapıyor. Bununla beraber Açık Radyo'da Yerli Programı'nı yaparken, ana akım müziğin dışında kalan müzisyenlere destek oluyor.

Bağımsız görev


  Peki, Karga'nın bağımsız müziğe olan katkısı nedir? Tayfun Polat'a göre, indie diye adlandırdığımız, ancak Türkçe olarak bağımsız dediğimiz gruplara katkı sağlayarak, Karga'da sahne alıp, çıkışını sağlayan birçok grup var. Türkiye'de bu tarz grupların sahne alabileceği yer olmadığını belirten Polat'a göre Peyote ve Karga bir nevi bu görevi üstleniyor. Kendilerine gelen sahnede çalmak için birçok başvuru olduğunu belirten Tayfun Polat, bunun da Karga'da çalmanın, müzisyenler için bir önemi olduğuna dikkat çekiyor.

Tavır göstermek


  Türkiye'deki indie müzik hakkında düşüncelerini paylaşan Tayfun Polat'a göre, müzik türlerinden çok, tavır göstermek daha önemli. ''Müzisyen, müziğini üretirken bağımsız hissediyorsa, yaptığı müzik de bağımsızdır'' diyen Polat, indie'nin gittikçe popülerliştiğini, ancak müzik şirketlerinin bunun farkında olmadığını söylüyor. İnternetin önemine de vurgu yapan Polat, müzisyenlerin interneti kullanarak bağımsız kalarak, kendi medyalarını oluşturduğunu, plak firmalarına, televizyon ve radyo kanallarına ihtiyaç duymadan müzik yapabildiğini vurguluyor. Özellikle son iki yıldır bağımsız müzikte büyük bir artış olduğunu söyleyen Polat, artık cd satışınında bir öneminin kalmadığını belirtiyor. Grupların, Youtube, Deezer gibi platformlarda kendi müziğini paylaşabildiğini, belli bir tıklanma sayısına ulaşıldığında ise bu platformların izlenme oranına göre gruplara para verdiğini söyleyen Tayfun Polat, bu durumun Türkiye'de henüz plak şirketleri tarafından anlaşılmadığını, hala cd satış rakamlarına bakıldığını belirtiyor.

Görev teslimi


  Türkiye'de bağımsız müziğe bakış açısının, dünyaya göre kıyaslandığında arada zihniyet olarak büyük bir fark olduğunun altını çizen Tayfun Polat, bunun nedenini ise eğlence kültürümüzün tam olarak oluşamamasına bağlıyor. Türkiye'deki festivallerde her zaman belirli kişilerin (Duman, Şebnem Ferah, Hayko Cepkin gibi) sahne aldığını, albümü, cd'si olmamış ama güzel müzik yapan gruplara şans verilmediğini belirten Polat, popülerite algısınında değişmesi gerektiğini söylüyor. Polat, ''Büyük ama kendini tekrar eden gruplar yerine yeni gruplara şans verilmesi gerekiyor'' derken organizatörlerin, plak şirketlerinin bağımsız gruplara sahip çıkmadığını ama ünlü müzisyenlerin, bağımsız müzisyenlere sahip çıkması gerektiğinin de altını çiziyor. Bir nevi misyonunu tamamlayıp, görev teslimi gibi.

Karga'dan gezi parkı ile ilgili fotoğraf sergisinden bir görüntü

Indie'de Kadıköy'ün önemi


   Bağımsız müzik gruplarına baktığımızda, İstanbul çıkışlı grupların sayısı bir hayli fazla durumda. Sahnelerin de, özellikle Karga ve Peyote'nin de İstanbul'da olması nedeniyle indie müziğin İstanbul'da yeri var mı diye sorduğumuzda, Tayfun Polat, ''İstanbul'un yeri tabi ki var'' derken aynı zamanda Kadıköy'ü İstanbul'dan ayrı bir yerde tutuyor ve ''Kadıköy'ün yeri farklıdır, bağımsız müzikte lokomotif İstanbul'dur da diyemem, Kadıköy'dür'' diyor. Yeni çıkan grupların çıkış yerlerine bakıldığında Kadıköy'ün çok görüldüğünü belirten Polat, Kadıköy'ü bağımsız müziğin en önemli parçalarından biri olduğunu söylüyor. Gerek nüfus yoğunluğu, gerekse mekanların daha çok olması sebebiyle İstanbul'un bir numaralı yer olduğunu belirten Tayfun Polat, İzmir, Eskişehir ve özellikle son yıllarda Ankara'dan birçok bağımsız grubun çıktığını açıklıyor. Ancak Polat'a göre, Ankara'dan çıkan gruplar bile konserlere çıkmak için İstanbul'a gelmek zorunda kalıyor. 



15 Mart 2014 Cumartesi

Indie topraklarından Türkiye yollarına

İngiltere, indie müziğin çıkış noktası olarak gösterilir. Bir çok başarılı indie grubun İngiltere çıkışlı olduğu bir gerçekken, İngiltere'de doğmuş ve Türkiye'de müziğe devam eden Sean Parker'ı yakından tanıyalım.


  19 Mayıs 1975, Exeter, İngiltere doğumlu olan Parker, 11 yaşında Galler'e taşındı. Ardından Londra'da yaşarken, Türkiye'ye taşınmaya karar veren Sean Parker, İstanbul'da İngilizce öğretmenliği yapmasının yanında önce 2007'de kurulan ve 2012'de dağılan Sean Parker Band ve ardından Scorpio Rising grubuyla müziğe devam ediyor. Türkiye'deki indie müziği ve İngiltere - Türkiye  müzik karşılaştırması hakkında Sean Parker görüşlerini aktardı.

Can Budak: Merhaba Sean, ilk olarak neden İngiltere'den Türkiye'ye taşındın?

Sean Parker: İngiltere, Londra'dayken Türk arkadaşlarım vardı. Arkadaşlar ile birlikte İstanbul'a tatile gitmeye karar verdik. Ardından bu şehire bayıldım ve burada kalmaya karar verdim. İstanbul'da, Türkiye'de yaşamanın farklı olacağını hissettim çünkü İngiltere çok sıkıcıydı. Ayrıca İstanbul, Londra'dan daha ucuz.

C.B: Türkiye'de ne zaman müzik grubu kurmaya karar verdin?

S.P: İngiltere'de yaşarken de müzikle uğraşıyodum. Buraya geldiğimde bir kaç yıl kendi başıma şarkılar kaydettim. Sean Parker Band yapmak istediğim bir projeydi. 2007 - 2012 yılları arası çok iyi geçti. Sean Parker Band dağıldıktan sonra da Scorpio Rising kuruldu.



C.B: İngiltere ve Türkiye arasında müzik olarak ne farklar var?

S.P: Zor bir soru. İngiltere'de müzik endüstrisi gelişmiş durumda. Bu da alternatif, indie müziğin önünü açıyor. Eğer, İngiltere'de bir indie grubuysanız bu sayede önünüz açık oluyor. Türkiye'deki müzik endüstrisi ise daha çok pop ve anadolu rock üzerine kurulmuş durumda. Bu yüzden burada indie ve alternatif müziği yapanları kabul etmek daha zor olabiliyor ama beni kabul ettiler sanırım. Aslında para ile ilgili bir durum bu. Türkiye'de kazandığım paranın sadece yüzde beşini albüm satışlarından kazanmış durumdayım. Buradaki müzik endüstrisi buna pek de izin vermiyor o yüzden müzisyenlerin başka yaptığı işlerde oluyor. Çünkü hayatta kalmamız için bu gerekiyor.

C.B: İngiltere'de indie müzik oldukça popüler fakat Türkiye'de o kadar da popüler değil. Bu durum sence neden böyle?

S.P: İngilizce seviyesi Türkiye'de yüzde 8-10 arasında ki bu da elit kategorisine giriyor. Batı da bu yüzde 50 civarında. Türkiye'de durumun böyle olması indie müziği ilginç hale getiriyor. Çünkü indie fanları bence genelde üst tabaka dinleyicilerden oluşuyor. Bu ingilizce durumu değişirse daha güzel olur ancak kesin değişmeli olarakda görmüyorum çünkü Türkiye'de de indie altyapısı sağlam olup bunu Türkçe sözler ile bir araya getiren güzel gruplar var, Direc-t gibi mesela. Ayrıca Türkiye'de indie şarkılarda sadece aşk, ayrılık, hüzün var. Öte yandan, İngiltere'ye baktığımızda konu herşey olabilir. Bir masa hakkında bile şarkı yazabiliyolar. 

C.B: Türkiye'de favori müzik grubun var mı?

S.P: Tabii ki var. Replikas, Nekropsi, Direc-t, Athena sevdiğim Türk gruplarından.

C.B: Bir İngiliz müzisyen olarak, İstanbul'da yaşıyıp, müzik yapmak avantaj mı yoksa dezavantaj mı?

S.P: Kesinlikle avantaj. Çünkü müziği umursuyorum. İnsanlar beni ciddiye alıyor ve bende aynı şekilde işimi ciddiye alıyorum.

C.B: Sonraki planların hakkında bahsetmek ister misin?

S.P: İki yıldır Scorpio Rising ile uğraşıyordum. Bir ay önce ayrıldık ki açıkçası bu konuda biraz mutsuzum. Yeni bir proje için bir araya gelmeye çalışıyoruz. Scorpio Rising'de iken insanlar ''daha popüler ol, daha ulaşılabilir ol, insanlara kendini sevdir'' diyordu. Ardından kendi yolumdan gitmeye karar verdim. Daha ilginç olacağım, insanların pek de görmek istemeyeceği bir tür olsun istiyorum açıkçası. Solo albüm halinde devam etmek istiyorum, şu anda yaptığım gibi.

C.B: İstanbul'daki indie mekanlar hakkında ne düşünüyorsun?

S.P: Peyote, Karga, Shaft, Mojo şu anda sayabileceğim güzel mekanlar. Ama Karga için hepsinden daha iyi diyebilirim. Scorpio Rising ile birlikte iki defa Karga'da çalma şansımız oldu. Ortam ve ses olarak Karga en iyisi. 



8 Mart 2014 Cumartesi

Gezi göndermeli klip

    

The Ringo Jets, ilk kliplerini Spring of War adlı parçalarına çekti. Klipte Gezi Parkı olayları ve medyanın tutumu anlatılıyor.

    The Ringo Jets, Türk müzik dünyasına yeni giriş yapmış bir grup. 10 Şubat'ta ilk stüdyo albümleri TRJ'yi yayınlayan grup, bateride Lale Kardeş, gitarda Deniz Ağan ve Tarkan Mertoğlu'ndan oluşuyor. Vokalde ise belli bir isim söylenemiyecek bir grup, çünkü vokal hepsi! Kısacası, iki gitar, bir bateri ve üç solistden oluşuyor The Ringo Jets.

    Grup, adını ''Spring of War'' adlı şarkıları için çektikleri klip ile duyurdu. Yönetmenliğini Hemi Behmoaras’ın yaptığı klip, Gezi Parkı olaylarını konu alırken, klipte HaberTürk, NaberTürk olarak değişiyor ve Gezi Parkı'ndan görüntüler ekrana geliyor. Klipte NaberTürk haber bültenini sunan kişi grubun batericisi Lale Kardeş, muhabir olarak gördüğümüz ise grubun gitaristi Deniz Ağan. Klipte hava durumu için kullanılan İngilizce kelime ''forecast'', ''tomacast'' olarak değiştirilip, hangi bölgelerde toma ve polis olduğu gösteriliyor. ''Tomacast'' muhabirini ise grubun gitaristi Tarkan Mertoğlu canlandırıyor. Ayrıca klipte Başbakan ve Bakanların bazı açıklamalarınada yer veriliyor. ''Başbakan açıkladı: Emri ben verdim'' ve Maliye Bakan'ı Mehmet Şimşek gösterilerek ''Bakan açıklıyor, kadınlar yüzünden!'' gibi haberleri klipte görmek mümkün. Reklamlar bölümünde ise, yine olaylar eleştirilirken, bunun için deterjan reklamı kullanılıyor. Reklamlarda duymaya alışık olduğumuz ''3'ü 1 arada'' mottosu deterjan için kullanılırken bu üç madde ise, yasama, yürütme ve yargı olarak gösteriliyor. Son olarak, The Ringo Jets'in, albümü Gezi Parkı olayları nedeniyle ertelediklerini belirtmekte fayda var.



   Gezi Parkı olayları sonrası, Gezi ruhu ile yapılan birçok şarkı yapıldı. Duman'ın Eyvallah, Kardeş Türküler'in Tencere tava havası ve Boğaziçi caz korosunun yaptığı şarkılar gibi 100'den fazla şarkı yapılmış durumda. Indie gruplarda gezi ruhuyla ilgili birçok şarkı yaptı ve yapmayada devam ediyor. Ayrıca Can Kazaz, Başbakan'ın konuşmalarını remix yaparak, esprili şarkılar oluşturmuş durumda. ''MC Recep ve gaz arkadaşları'' diyen Can Kazaz ayrıca Melih Gökçek'in konuşmalarını da remix yapıp, şarkı haline getiriyor. İşte indie'den geziye selam olarak en güzel 5 indie-gezi şarkılar:

Yok Öyle Kararlı Şeyler - Kökler

  Grup, klibinde medyaya gönderme yaparak, penguenleri oynatıyor! Penguenler eşliğinde ''elleme bizim bu park'' diyerek dinliyoruz. Şarkının sonunda ise ''her yer Taksim her yer direniş'' sloganı atılıyor.

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Sen Taştan Biz Ağaçtan   

  ''Sen taştan biz ağaçtan taraf olacağız'' diyen Yüzyüzeyken Konuşuruz bir diğer gezi-indie şarkımız. 


Dinar Bandosu - The Chapullers

  Aynı zamanda spor gazetecisi olan Ali Ece'nin grubu olan Dinar Bandosu'da geziye selam eden indie gruplardan. Klipte Türkiye'nin çeşitli yerlerinden görüntüler ekrana gelirken, ''burnum açılmadı hala, biraz daha yolla biber gazı'' deniliyor.


Hüseyin Badıllı - Kim sevmedi söyle seni sayın başkan sen çocukken 

  Hüseyin Badıllı, bu şarkısında Başbakanın çocukluğuna inerken, ortaya güzel bir çalışma çıkıyor.

Can Kazaz - Yoruldunuz mu?

  Can Kazaz, bu şarkıda olduğu gibi Başbakan ve Melih Gökçek'in konuşmalarını remixleyerek oluşturduğu şarkılar ile ünlendi. Diğer remixler veya son dönemin moda tabiriyle montajlarını dinlemeniz tavsiye olunur.